Gölgelerin Arasında Cin Hikayesi

|

 Küçük bir Anadolu köyünde, köylülerin bile konuşmaktan çekindiği eski bir mescit vardı. Yıllar önce terk edilmiş, çatısı çökmüş ve duvarlarını yosun kaplamış bu mescit, köyün en ıssız noktasında, ormanın hemen kenarında bulunuyordu. Köylüler, gece bu bölgeden uzak durmaya özen gösterir, çocuklarına da aynı şekilde tembihlerde bulunurdu. Söylenenlere göre, mescidin içinde bir cin ailesi yaşamaktaydı ve geceleri buradan yükselen fısıltılar, iniltiler duyuluyordu.


Mehmet, köyün gençlerinden biriydi ve bu tür hikayelere inanmazdı. Mantıklı bir insan olarak, bunları korkutma amaçlı uydurulmuş masallar olarak görüyordu. Ancak içinde bir merak vardı. Bir gece arkadaşlarıyla köy meydanında sohbet ederken, mescidin hikayesini tekrar gündeme getirdi.


"Eğer cinler gerçekten var olsaydı, neden yıllardır kimseye zarar vermemiş olsunlar? Belki de bu sadece rüzgarın çıkardığı seslerdir," dedi Mehmet.


Arkadaşlarından biri onu uyardı:

"Mehmet, bu işler şaka değil. Oraya gitmek hem seni hem de bizi belaya sokar. Cinler, kendilerini inkâr edenlere musallat olurmuş."


Mehmet gülüp geçse de, arkadaşlarının korkmuş yüz ifadeleri onu cesaretlendirdi. Birkaç saat sonra, gece yarısına doğru, el fenerini kaptığı gibi mescide doğru yürümeye başladı. Yol boyunca etrafındaki her şey daha karanlık ve sessiz görünüyordu. Ay ışığı ormana ulaştığında bile yeterince güçlü değildi; mescide yaklaştıkça kalın ağaçlar gökyüzünü tamamen kapatıyordu.


Mescide vardığında, çürümüş ahşap kapının hafifçe aralık olduğunu fark etti. İçeri girmeden önce durdu ve kulak kabarttı. Tamamen sessizlik hâkimdi. Derin bir nefes alarak içeriye adım attı. Tahta zemin gıcırdıyordu. El feneriyle etrafa bakındı; duvarlarda Arapça yazılar, köşelerde dağılmış eski eşyalar ve çatının çökmüş parçaları vardı. Ancak bir şey, bu terk edilmiş yapıda tuhaf bir şekilde dikkatini çekti: mescidin ortasında, tam mihrabın önünde, kumla kaplanmış bir alan vardı. Kumun ortasında ise eski bir mühür taşı yer alıyordu.


Mehmet, merakına yenik düştü ve mühüre doğru eğildi. Taşın üzerinde karmaşık semboller ve Arapça bir yazı vardı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken birdenbire arkasında bir hışırtı duydu. Ani bir refleksle arkasına döndü ama kimseyi göremedi. Kalbi hızla atmaya başladı.


Tam o sırada bir fısıltı duyuldu:

"Git buradan…"


Ses öyle derin ve soğuktu ki Mehmet’in vücudu titremeye başladı. Kendi kendine mantıklı açıklamalar yapmaya çalıştı: "Bu sadece rüzgar… başka bir şey değil." Ama aynı anda mühür taşının altındaki kum hareket etmeye başladı. Gözleri yerinden fırlayacakmış gibi baktı. Kum, kendi kendine daireler çiziyor, taş yavaşça aşağı doğru çekiliyordu.


Mehmet’in bacakları hareket etmeyi reddediyordu. Olan biteni izlerken mescidin içi kararmaya başladı; el feneri artık hiçbir şeyi aydınlatmıyordu. Fısıltılar çoğalmış, çevresinde yankılanıyordu. Sanki yüzlerce kişi ona aynı anda konuşuyordu:

"Bizi uyandırdın…"

"Bizi rahatsız ettin…"

"Bedelini ödeyeceksin."


Mehmet çığlık atarak kaçmaya çalıştı ama hareket ettiği anda bir elin omzuna dokunduğunu hissetti. Bu bir insan eli değildi; buz gibi soğuktu ve sanki kemikten başka bir şeyden oluşmuyordu. Mehmet arkasına dönmeye cesaret edemedi. Fısıltılar yavaşça kesildi ve yerini derin, yankılı bir kahkahaya bıraktı.


O an yerdeki mühür taşı tamamen kayboldu ve kumun altından simsiyah bir duman yükselmeye başladı. Mehmet gözleriyle o dumanın içinde şekillenen uzun, sıska bir varlık gördü. Gözleri kıpkırmızıydı ve ağzından çıkan kelimeler bir lanet gibi yankılanıyordu:

"Artık hepimiz özgürüz… Ama sen, burada kalacaksın."


Mehmet ne olduğunu anlayamadan, duman onu yavaşça sarıp içine çekmeye başladı. Çığlıkları mescidin dışına kadar ulaştı ama o gece orada olan kimse yoktu. Sabah köylüler, mescidin önünde Mehmet’in el fenerini buldular. Ama kendisi bir daha asla bulunamadı.


Köylüler, o günden sonra mescidi tamamen mühürlediler. Ancak bazı geceler, köyün en cesur gençleri bile mescidin etrafından geçerken Mehmet’in çaresiz çığlıklarını duyduklarını iddia eder.


gölgelerin, arasinda, cin, hikayesi

0 yorum:

Yorum Gönder